Modern ve geleneksel tıbbın odaklandığı kavram, Longevity (sağlıklı uzun ömürlülük) buluşması İstanbul’da gerçekleşti. Türkiye’nin önde gelen klinikleri ve uzmanlarını bir araya getiren konferansta genetik, sağlıklı yaşam, fiziksel aktivite, beslenme, zihinsel sağlık, uyku ve çevresel faktörler detaylarıyla ele alındı.
Bireylerin yaşam sürelerini uzatma ve sağlıklı bir yaşlanma süreci anlamına gelen ‘Longevity – sağlıklı uzun ömürlülük’ buluşması kapsamında uzun yaşam süresince, sağlıklı ve aktif kalabilme yetisine nasıl sahip olunabileceği konuşuldu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Düşüncelerimiz, sinir sistemimizi ve vücudun tepkisini ciddi şekilde etkiliyor”
Longevity Show’a ev sahipliği yapan The Marginal Vision kurucusu Yalçın Avcı’nın açılış konuşmasıyla başlayan programda ‘Beyinde Saklanan Uzun Yaşam Kodları’ konulu bir konuşma yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan literatüre yeni girmiş bu konu hakkında böyle bir etkinlik düzenlendiği için organizasyon kuruluna teşekkür etti. Geçmişten bu yana ‘yaşlanmayı durdurabilir miyiz?’ konusunun merak edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Longevity konusunun ülkemizde tartışılmasına çok sevindim. Ben kendi alanımla ilgili, yani beyinde saklanan yaşam sırlarını tartışmak istiyorum. Beyin görüntülemelerinde sağlıklı kişilerin beyinlerinin düşünme esnasında fazla zorlanmadığını, depresyon gibi sorunları bulunan kişilerin beyinlerinin ise çok basit düşüncelerle bile çok fazla stres tepkisi verdiğini görüyoruz. Yani beyin daha fazla enerji harcıyor.” dedi.
Birçok durumun beyin sağlığını etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Kandaki değişiklikler, uyku, depresyon, obezite, stres, inme, hipertansiyon, kafa travmaları hepsi beyne etki ediyor. Bunun sonucunda yaşlanma süreci ortaya çıkıyor. Bu süreci sağlıklı hale getirmek için nöro-gelişim ve epigenetik çok önemli. Beynimizde 100 milyar üzerinde hücre var. Her birinin 5-10 bin bağlantısı var. İnanışlar epigenetiği değiştiriyor, algılarımız değişiyor. Algılarımız kişiliğimizi oluşturuyor. Hayatımız negatif algılar veya pozitif algılara göre şekilleniyor. Plasebo ve nosebo etkileri bu duruma örnek gösterilebilir. Duygu ve düşüncelerimiz masum değil. Bunları iyi yönetirsek kendimizi değiştirebiliriz. Düşüncelerimiz, sinir sistemimizi ve vücudun tepkisini ciddi şekilde etkiliyor. Psikiyatrik hastalıklar beyin hastalığıdır. Mutluluk, üzüntü, öfke, aşk gibi duygular hormonların salgılanmasıyla yani beyindeki kimyasal tepkimelerle ortaya çıkıyor. Serotonin, oksitosin, dopamin gibi bu hormonların belirli bir dengede ve düzeyde olması gerekiyor. Dolayısıyla beyindeki kimyayı yönetebilen beyin sağlığını yönetebiliyor.”
Prof. Dr. Sinan Canan: “Zihinsel sistemi düzenlemeyi öğrenmeden dışarıdan yaptığımız bütün müdahaleler yetersiz”
Konferans kapsamında konuşma yapan Prof. Dr. Sinan Canan dünyanın en büyük problemlerinden birinin Alzheimer hastalığı olduğuna değindi ve “Erken ölmek istemiyoruz ve iyi yaşayalım istiyoruz. Tıbbın ömrümüzü uzatmasına umutlar bağlamış durumdayız ama ömrü uzatma meselesine karşı o kadar büyük enerji harcıyoruz ki adeta kendimizi öldürmek, perişan etmek için uğraşıyoruz sonra da doktora koşuyoruz. Hep mucizevi bir iyileşme peşindeyiz.” dedi.
Sağlığın, ruh, zihin, beden sisteminin bütüncül uyum halinde olması olarak tanımlandığını hatırlatan Prof. Dr. Sinan Canan, zihin sağlığının önemine vurgu yaptı:
“Siz ne kadar sağlıklı beslenseniz de komşunuzla kavga etmişseniz, hayattan memnuniyetsizseniz, kendinizi yetersiz hissediyorsanız yaramıyor. Sistem doğru çalışmayı reddediyor. Zihinsel olarak vücudumuza bir şey olabileceğine pek ikna olmuyoruz. Zihinsel sistemi düzenlemeyi öğrenmeden dışarıdan yaptığımız bütün müdahaleler taş gibi vücutlara ama çürümüş özlere sebep olacaktır maalesef.”
Dr. Orkan Karaca: “Fiziksel ve kimyasal olarak inanılmaz derecede maruziyete uğruyoruz”
Dr. Cem Kınay’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘Longevity’e Genel Bakış’ konulu panelde, Veni Vita Health yöneticisi Beril Koparal, Acıbadem LifeClub Genel Müdürü Elif Elkin, Dr. Orkan Karaca ve 360 Sağlık’tan Kürşad Deniz sağlık kavramını tüm yönleriyle ele aldılar.
Longevity’nin cevabını aradığı pek çok soru olduğunu belirten Dr. Orkan Karaca, “Yaşlanma nedir? Ne zaman yaşlanma başlar? Neden yaşlanırız? Nasıl yaşlanırız? Yaşlanma belirtileri nelerdir? Vücudumuzda ne oluyor? Kadınlar erkeklerden neden daha uzun yaşıyor? Yaşlılıkta sağlıklı nasıl kalınır? Yaşam süresi nedir? gibi pek çok soru var.” dedi.
Türkiye’de de dünyada da yaş ortalaması arttığını ifade eden Dr. Orkan Karaca “Bir kronolojik yaş var, bir de biyolojik yaş var. Biyolojik yaş yani hücrelerimizin yaşı kronolojik yaşa göre ne kadar küçükse o kadar genç gösteriyoruz. Hastalıklara baktığımızda ya genetiktir ya da enfeksiyon veya maruziyettir. Döllenmeden ölüme kadar geçen sürede maruz kalınan tüm etkilere exposome diyoruz. Fiziksel ve kimyasal olarak inanılmaz derecede maruziyete uğruyoruz ve her geçen gün bir parça daha artıyor. Artık kimyasallar içinde yaşıyoruz.” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Gökçen Erdoğan: “Kadınlara önce sağlıklarına bakmayı öğretmeliyiz”
‘Kadın sağlığında her yönüyle longevity’ başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Arda Lembet kadın sağlığı ve kadın biyolojisinden bahsetti. Erkek ve kadının farklı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Lembet, kadın vücudunda menopozla birlikte pek çok değişiklik olduğunu ve beyin fonksiyonlarının da değişiklikler gösterdiğini söyledi.
Panel konuşmacılarından Dr. Derda Kaya, “Aktif olarak sağlıklı yaşam hedefliyoruz, kadınların sağlıklı yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz.” dedi.
Doç. Dr. Gökçen Erdoğan ise kadınların kendi sağlığını bilmediğine vurgu yaptı. Bedensel sağlık kadar cinsel sağlığın da öğrenilmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye’de kadınların 3’te 1’i jinekolojik muayeneye gitmiyor, korkuyorlar veya utanıyorlar. Rahim ağzı kanseri çok yaygın. Her yıl 25 bin yeni meme kanseri teşhisi konuluyor. Kadınlar kanamalarının normal olup olmadığını bilmiyor, kendilerine meme muayenesi yapmayı bilmiyor. Önce kadınlara kendi sağlıklarına bakmayı öğretmeliyiz, sonra uzun yaşamayı konuşacağız.”