ManşetRÖPORTAJLAR

Nazan-Fatih Eke: Her şey bir tohumla başladı…

“Nigella World olarak, çörek otunu geleceğin ticaretine taşımak adına yerinde analiz, yapay zekâ ile sulama gibi yenilikçi yöntemleri hayata geçirdik.”

“Alyalina çatısı altında; gıda takviyelerinden kozmetiğe, içecekten temizlik ürünlerine kadar 300’ün üzerinde ürünle geniş bir portföy sunuyoruz.”

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), çörek otu için şöyle buyurmuştur:

Ölüm hariç hiçbir dert yoktur ki, çörek otunda ona karşı bir şifa olmasın.”

İşte bu kutlu hadis-i şerifi okuyan Fatih Eke, tam 20 yıl önce çörek otunun izini sürmeye başladı. Tip-2 diyabet hastalığını çörek otu sayesinde yenen Eke, bu tecrübenin ardından hayatını bu şifalı tohumun yaygınlaşmasına adadı. “Çörek otunun her eve girmesi lazım.” diyerek yola koyuldu. Aynı zamanda bir sağlık memuru olan Fatih Eke, 2015 yılında Nigella markasını kurarak bu alandaki ilk büyük adımını attı.

Eşi Nazan Eke ise 2020 yılında kurduğu Alyalina markasıyla; gıda takviyeleri, içecekler, kozmetik ve temizlik ürünleri olmak üzere 300’ün üzerinde ürünle doğrudan satış alanında güçlü bir başarı hikayesi yazdı. Tıpkı eşi gibi girişimci bir ruh taşıyan Nazan Hanım, Alyalina’yı sadece bir marka değil, kadınların gücünü ortaya koyduğu bir platform haline getirdi.

Bugün Fatih ve Nazan Eke çifti; Nigella ve Alyalina markalarıyla 68 ülkeye doğrudan ve dolaylı ihracat yapıyor. Kendilerini Zorlu Center’daki ofislerinde ziyaret ettik; aşkla kurdukları işlerini, birlikte çıktıkları girişimcilik yolculuğunu ve hayat felsefelerini konuştuk. Keyifli okumalar…

Nazan Hanım, öncelikle Fatih Bey’le tanışma ve evlilik hikayenizi dinlemek isteriz.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra iş hayatıma bankacılık sektöründe başladım. Ardından sigortacılık sektöründe çalışırken doğrudan satış sektörüyle tanıştım ve o alana ilgim giderek artmaya başladı. Kısa sürede distribütörlük yaparak sektörde aktif rol almaya başladım.

Bir gün çalıştığım şirketteki bir arkadaşımın daveti üzerine katıldığım bir görüşmede, tesadüfen Fatih Bey de oradaydı. Tanışmamız o gün gerçekleşti. İlk sohbetimiz tamamen iş odaklıydı; doğrudan satış sektörü üzerine uzun uzun konuştuk. Kısa bir süre sonra Fatih Bey beni arayarak kendi şirketiyle ilgili bir iş görüşmesi yapmak istediğini söyledi. Buluştuk, projeleri ve potansiyel iş birliği üzerine konuştuk. Takip eden 10-15 gün boyunca, satış ekibimle birlikte Fatih beyin şirketinde aktif olarak yer aldık. İstanbul’daki organizasyonu kurduk ve satışlarına destek vermeye başladık.

O dönem Fatih de henüz yolun çok başındaydı. Ürün yelpazesi oldukça sınırlıydı, sadece çörek otlu kahve bulunuyordu, ne kapsül ne de çörek otu yağı henüz geliştirilmemişti. Böylece profesyonel bir iş birliğiyle başlayan yolculuğumuz, zamanla gönül birliğine dönüştü.

Peki Eros okunu ne zaman attı?

O zamanlar ‘Nazan Hanım’, ‘Fatih Bey’ olarak konuşuyoruz. Bir gün karlı bir havada Ankara’dan dönüyoruz. O gün Fatih Bey, bana ‘Abant’ta yemek yiyelim mi?’ dedi. Ben de ‘Abant ne alaka, normal tesislerden birinde yiyelim.’ dedim. Ben dönüşte saat kaçta İstanbul’da olacağımızı hesaplıyorum. ‘Hiç mola vermeyelim, gerekirse yemek bile yemeyelim.’ dedim. O da bana ‘Hiç romantik değilsin, güzel bir yere yemeğe götürüp ilgimi söylemek için çabalıyorum.’ dedi. Benim aklımda aşk, evlilik gibi bir şey yok. Varsa yoksa iş… Fatih ısrar edince, ‘bana biraz zaman verin, sizi tanıyayım.’ diyerek geçiştirdim. Ama hep kafamda ‘Adamın bana ilgisi var, bu şirkette çalışmam doğru olmaz.’ düşüncesi var. Sonrasında İstanbul’da kalabalık bir toplantının bitiminde; ‘Nazan Hanım, arkadaşlara birlikte olduğumuzu açıkladınız mı?’ dedi. O kadar insanın içinde ben kalakaldım. Toplantıdaki herkes alkışlarla tebrik edip ‘Biz bunu bekliyorduk‘ diye yorumladı. Kısacası bizim beraberliğimiz iş ortaklığı, iş arkadaşlığı ile başlayıp sonradan aşka dönüştü. Fatih Eke:Biz iş gücümüzü aşkla harmanladık. Kabiliyetlerin birleştirilmesi gibi bir iş ve aşk birlikteliği oldu.” dedi.

Nazan Hanım Nigella’nın gelişmesi ve Alyalina’yı kurmanıza giden yolu özetler misiniz?

Nigella’yı Fatih 2015’te kurmuş. 2017 yılında ben Fatih’in şirketinde işe başladıktan 3-4 ay sonra, diğer işlerimi bırakıp tamamen onunla beraber çörek otuna odaklandım. 6 ay Fatih’in şirketinde sahada çalıştım. Biz nişanlanınca Fatih ‘Sen genel koordinatör ol ve bana şirket tarafında yardımcı ol’ dedi. O sırada Azerbaycan’dan ‘Biz bu işi yapmak istiyoruz.’ diye talepler gelince, ben de yurt dışına gidip gelmeye başladım. İlk yurtdışı şirketimizi Azerbaycan’da kurduk. Oradan Asya ve Pasifik ülkelerine giden yolculuğumuz ile kısa sürede 8 ülkede çörek otu şirketlerimiz kuruldu ve 300 bine yakın distribütörümüz oldu. Pandemi döneminde ise çok büyüdük. Ben pandeminin pik yaptığı dönemde Kırgızistan’da 800 kadına sahnede plaket verdim ve hepsini tebrik ettim yine de koronavirüse yakalanmadım. O dönem çörek otu üzerine bilimsel açıklama ve makaleler vardı ve biz bunları da sahada kullanarak sistemi oturttuk.

Fatih sağlık memuru olduğu için tıbbi bilgisi oldukça sağlam. Ben ise finans sektöründen geliyorum. Pandemi öncesinde ürünler konusunda kendimi geliştirmek istedim. Bir gün Fatih’e, internetten bitkisel yağ satmak istediğimi söyledim. Çünkü Türkiye’de e-ticarete olan ilgi hızla artıyordu. Satışlara başladık ama bu süreç bana yeterli gelmedi.

Pandemi dönemini fırsata çevirerek aromatik yağlar üzerine eğitimler aldım. Bu alandaki bilgilerimi derinleştirdikçe, çörek otunun yalnızca gıda değil, kozmetik alanında da değerlendirilebileceğini düşündüm.

Ben girişimci bir kadın olarak, kadınlar için ne yapabilirim?” sorusu hep zihnimdeydi. Bu düşünceyle harekete geçtik. Kimya mühendisimizle birlikte 6 ay süren titiz bir Ar-Ge süreci yürüttük. Sonuç olarak; çörek otlu güneş kreminden nemlendiriciye kadar uzanan özel bir kozmetik serisi ortaya çıkardık.

Alyalina’nın doğuşu aslında bir anlam yolculuğuyla başladı.

Pandemiden yalnızca iki ay önce, yükseklik ve asalet anlamına gelen “Alya” ile saf güzellik ve zarafet anlamına gelen “Lina” kelimelerinin birleşiminden ilham alarak, Alyalina markasını 2020 yılında kurdum. Ancak şirketi kurmamdan sadece iki ay sonra pandemi patladı. Tam kadın girişimcilerle sahaya inecek, güçlü bir satış ağı kuracaktık ki sokağa çıkma yasakları başladı. Bu süreçte Fatih, “Sen benim yurt dışındaki şirketlerime ihracat yap” diyerek bana yeni bir yön çizdi. Ve o an, Alyalina’nın ihracat hikâyesi başladı. Pandemi sürecinden itibaren birçok ülkeye kozmetik ürün ihracatı gerçekleştirdik. Türkiye’de ise 2024 Ocak ayında 80 ürünle doğrudan satış sistemimize resmen başladık. Kısa sürede yoğun bir Ar-Ge sürecine girdik ve sadece bir yıl içinde ürün sayımızı 300’e çıkardık.

Bugün Alyalina olarak, doğanın bize sunduğu çörek otu, ölmez otu ve papatya gibi kıymetli bitkilerle; gıda takviyeleri, kozmetik, içecek ve temizlik ürünleri alanında hem sağlığınıza hem güzelliğinize dokunan ürünler sunuyoruz.

Nazan Hanım, Alyalina’nın misyonu ve hedefi nedir?

Alyalina olarak misyonumuz; doğrudan satış sektöründe lider bir marka olarak tanınmak ve uluslararası alanda güvenilir bir isim haline gelmektir. Geniş kitlelere ulaşarak doğal ve sağlıklı yaşamı herkes için erişilebilir kılmak, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir üretim anlayışımızla sektörde örnek gösterilen bir firma olmak en temel değerlerimiz arasında yer alıyor.

Bugün Azerbaycan, Rusya, Kırgızistan ve Kazakistan’da aktif satışlarımız var. Ancak biz sadece bugünü değil, geleceği de planlıyoruz. Önümüzdeki beş yıl içinde Alyalina’yı Afrika pazarı ve Asya-Pasifik bölgesinde de güçlü bir şekilde konumlandırmak en büyük hedeflerimizden biri. Benim gönlümde özellikle Afrika var. Orada yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. Sadece ticaret değil; o toprakların ruhuna ve insanlarına dokunmak, fayda sağlamak istiyorum. Çünkü Alyalina sadece bir marka değil, bir iyilik hareketi…

Fatih Bey, çörek otu serüveniniz nasıl başladı?

Ben sağlık memuruyum. İstanbul’a ilk geldiğimde sağlık kabini kurarak girişimcilik hayatım başladı. Kabini evde bakım hizmetlerine çevirerek daha büyümeyi hedefledim ve başardım da. Sağlık sektöründe iken Doğrudan Satış sektöründe de ekstra çalışmalarım olmuştu. 2005 yılını hayatımın dönüm noktası diyebilirim yıl Peygamber Efendimiz’in şu hadisiyle karşılaştım: “Ölüm hariç hiçbir dert yoktur ki, çörek otunda ona karşı bir şifa olmasın.”

Bu söz beni derinden etkiledi. İşte o andan itibaren, çörek otunun izini sürmeye başladım. Dünyada Nigella Sativa adıyla bilinen çörek otu, Doğu Avrupa ve Batı Asya’ya özgü, düğün çiçeği ailesinden şifalı bir bitki. Tohumu hem baharat hem de yağ olarak kullanılıyor. Ancak ben, bu mucizevi tohumun yalnızca adını değil, gerçek faydasını insanlara ulaştırmak istedim. Ne yazık ki çörek otunu herkes tanıyor ama çoğu insan doğru şekilde faydalanamıyor. Çünkü üretim stratejileri yetersiz, çiftçiler bilinçsiz. En önemlisi; çörek otunun içindeki aktif bileşenler, sıkım veya üretim sırasında uygun koşullarda korunmazsa, faydasının %95’i yok oluyor. Tüm enerjimi bu sorunun üzerine yoğunlaştırdım. Yıllar süren araştırmalar ve denemeler sonunda doğru üretim tekniklerini oturttum. Ve şunu dedim: “Bu tohum her eve, ama doğru haliyle girmeli.”

Ben tip-2 diyabet hastasıydım. Bugün, şekerli çay içebilecek noktadayım. Çörek otunun ağrı kesici etkileri ve sayısız faydasıyla hayatım değişti. Artık tek hedefim vardı: Tüm dünyaya çörek otunu doğru anlatmak.

RÖPORTAJIN DEVAMI VE ÇOK DAHA FAZLASI İÇİN TIKLAYIN

İlgili Mesajlar

1 of 1.670