Beyin pili olarak bilinen Derin Beyin Stimülasyonu; ameliyat ile beynin özellikli merkezlerine elektrotlar yerleştirilmesi ve bu elektrotların bir güç kaynağına bağlanmasıyla, beynin içindeki bazı çekirdeklere mili-volt değerinde elektriksel akımların gönderilmesi işlemi olarak tanımlanıyor. Bu yöntemle; parkinson, distoni ve tremor gibi hastalıklarda kişilerin hayatlarını zorlayan titreme, hareket edememe ve istemsiz hareket gibi bulgular baskılanabiliyor. Medicana Sağlık Grubu Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Attila Yılmaz, “Yöntemin en önemli avantajı, yerleştirilen elektrotların beyinde kalıcı bir etki veya hasar bırakmamasıdır. Yeni teknolojiler sayesinde beyin pili ömürleri 15-20 yıla kadar uzadı” dedi.
Beyin pili tedavisinde, ameliyat süreci öncelikle özellikli ve yüksek kalitede ince kesitli MR görüntülerini elde etmekle başlıyor. Bu MR görüntülerinde hastalığa bağlı olarak belirli çekirdekçikler hedef olarak belirleniyor. Daha sonra hastanın kafatasına lokal anestezi altında milimetrenin onda birini hesaplayabilecek hassasiyette bir stereotaktik çerçeve yerleştiriliyor. Medicana Ataşehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Atilla Yılmaz; bu gelişmiş yöntemle ilgili şu bilgileri verdi: “Yerleştirilen çerçeve sistemi ile hastaya tomografi çekilmekte ve elde edilen tüm bu görüntüler eşliğinde hedeflenen beyin çekirdeklerine ulaşılabilecek koordinatlar hesaplanmaktadır. Elektrotlar, bu koordinatlar sayesinde milimetrenin onda biri hassasiyette hedefe ilerletilmektedir.” dedi.
Obsesif kompülsif bozukluk ve epilepside de uygulanabiliyor
Beyin pili yönteminin hali hazırda 5 farklı hastalıkta FDA onayıyla başarıyla uygulandığını belirten Prof. Dr. Atilla Yılmaz, şöyle devam etti: “Genellikle titreme ve hareket zorluğunun, yürüyememenin ön planda olduğu parkinson hastalığı, istemsiz hareketler ve kasılmalarla seyreden distoni hastalığı, ellerde, kafada veya seste başta olmak üzere vücudun her yerinde görülebilen titreme hastalığı tremor, takıntı hastalığı olarak bilinen obsesif kompülsif bozukluk ve sara olarak da bilinen epilepsi hastalıklarında uygulanabiliyor. Beyin pili ameliyatı; parkinson, distoni ve tremor rahatsızlıklarında ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının desteği ile gerçekleştirilebiliyor.”
Hastalık ilerledikçe elektriksel aktivite arttırılabilir
Beyin pili ameliyatının daha birçok hastalığa karşı tedavi edici özelliklerinin araştırılmakta olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Ön sonuçlar yüz güldürücü. En önemli avantaj, bu girişimin hasar vermemesi yani geri dönüşebilir olmasıdır. Yerleştirilen elektrotlar kalıcı bir hasara sebep olmamaktadır ve bu elektrotlar normal koşullarda elektriksel aktivite gerçekleştirilmedikçe etkisizdir. Yani pil kapatıldığında herhangi bir etkileri yoktur. Dolayısıyla etkileri geri dönüştürülebilir. Bir diğer önemli avantaj ise verilecek elektrik akımının ayarlanabilir olmasıdır, bu sayede hastalık ilerledikçe verilen elektriksel aktivite de arttırılabilmektedir. Yeni geliştirilen teknolojiler sayesinde pil ömürleri belirgin miktarda artarken, kablosuz şarj edilebilen pil tiplerinin piyasaya sürülmesi ile pil ömürleri 15-20 yıla kadar uzadı” diye konuştu.
Beynin tüm damarsal ağı ortaya konmalı
Her cerrahi girişimde olduğu gibi bu ameliyatın da bazı riskleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Atilla Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Bu girişim her ne kadar beyin ameliyatı olarak düşünülse de ameliyatın büyük kısmının milimetrenin onda biri hassasiyetinde hesaplama yapan bir çerçeve aracılığıyla yapılması ve 14 milimetrelik iki küçük delikten gerçekleştirilmesi karşılaşılan riskleri de minimalize etmektedir. En korkulan iki risk; elektrot iletilmesi sırasında bir kanamanın olması veya enfeksiyon gelişmesi ihtimalidir. Bu risklerin önüne geçebilmek için kontrastlı MR görüntüleri elde edilmeli. Bu sayede beynin tüm damarsal ağı ortaya konmalı ve elektrotun seyahati sırasında geçeceği her milimetrelik bölge, herhangi bir damarsal yapı olmaması yönünden iyice değerlendirilmelidir. Enfeksiyon riski açısından steriliteye azami özen gösterilmeli. Ameliyat sırasında ve sonrasında gerekli antibiyotik tedavisi uygulanmalı ve yara bakımları konusunda özenli davranılmalıdır. Bu riskler dışında çok nadir de olsa (yaklaşık 1000’de bir) cihaza bağlı arıza/elektrot kayması, kırılması gibi problemler de yaşanabilmektedir.”