Kumru Köseler

Ben hep İlkbaharım… Rengi, kokusu, duygusu ve hakikatin resmi

İlkbahar, yalnızca mevsimlerin döngüsünde bir durak değil, aynı zamanda ruhun uyanışı, varoluşun yeniden anlam kazanmasıdır. Toprak uykusundan uyanırken, doğa yeniden nefes alır; tıpkı insanın içsel bir farkındalıkla gözlerini açması gibi. Her bahar, eski benliğimizin ölüp yeni bir biz’in doğuşunu müjdeler.

İlkbaharın renkleri, kâinatın ilahi fırçasından süzülen hakikatin yansımalarıdır. Yeşilin her tonu, yenilenmenin ve sonsuz yaşam döngüsünün bir hatırlatıcısıdır. Çiçeklerin zarif dokunuşu, evrenin bize fısıldadığı sevgi ve şefkattir. Gök, ufka serilmiş berrak bir hakikat aynası gibidir; onun altında yürüyen her ruh, bu büyük senfoninin bir notasına dönüşür.

İlkbaharın kokusu, görünmeyen ama hissedilen bir hakikattir. Yeni açan çiçeklerden yükselen koku, ruhun derinliklerinde saklı olan bir sırrı ortaya çıkarır. Bir an durup derin bir nefes aldığında, rüzgârın getirdiği bu koku sana kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini hatırlatır. Baharın kokusu, ilahi bir çağrıdır; hatırla, hisset, varoluşun özüne dokun.

Ve ilkbaharın duygusu…
İçinde bir kıpırtı hissetmez misin? Sebepsiz bir huzur, nedensiz bir mutluluk… Bunun nedeni, baharın yalnızca dış dünyayı değil, iç dünyanı da uyandırmasıdır. Her bahar, içimizde yeni bir filizin yeşermesine vesile olur. Kimi zaman bu bir umut olur, kimi zaman bir sevda, kimi zaman da uzun zamandır unuttuğun bir hakikat.

İlkbahar, hakikatin resmidir. Gözlerinle gördüğün çiçekler, hissettiklerinle şekillenen bir hakikat tablosunun parçalarıdır. Baharı izleyen bir göz, aslında evrenin ve ruhun dansını izler. Rüzgâr, toprağa düşen her yağmur damlası, filizlenen her tohum, ilahi düzenin küçük yansımalarıdır.

İlkbahar geldiğinde, sadece doğayı seyretme; baharın içinde sen de uyan, renklen, kok ve hisset. Çünkü hakikat, ancak yaşandığında ve hissedildiğinde gerçek olur.

İlgili Mesajlar

İçerik Yok