İŞ DÜNYASI

Damat’ın kurucusu, Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’ndan Quality’e özel röportaj

Bizim başarımızda kadınların çok büyük emeği var. Yaptığımız çalışmalara göre müşteri profilimizin yüzde 45’i kadın. Eşlerini, arkadaşlarını, aileyi bizden alışveriş yapmak için cesaretlendiriyorlar.

Türkiye’nin en önemli markalarından birisi olan ve 5 kıtada faaliyet göstererek Ay-Yıldızlı bayrağımızı dünyada gururla dalgalandıran Damat’ın kurucusu, Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’yla çok özel bir sohbet gerçekleştirdik. Kadınların holding bünyesindeki katılımı, küresel gelişmelerin kendilerini nasıl etkilediği, Avrupa, Afrika, Asya gibi pazarların yanı sıra Güney Amerika pazarında da gerçekleştirmek istedikleri projelere dek birçok konuya samimi cevaplar veren Süleyman Orakçıoğlu, geçtiğimiz ay kutlanan Dünya Kadınlar Günü için de bir mesaj verdi: “Kadın eli değerse dünya değişir.” Keyifle okumanız dileğiyle.

1986 yılında kurulan Damat markası bugün 5 kıtada faaliyet gösteriyor. Bu durum sizin gözünüzden nasıl görünüyor?

Kardeşim Haldun Orakçıoğlu’yla bu yola çıkalı 36 yıl oldu. Bu dönemde kendi koleksiyonumuzu, kendi markamızla tüm dünyaya satacağız dediğimizde, insanlara hayal satmak gibi geliyordu. Bu hayali gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. Markalarımızın olduğu satış noktalarımız ülkemizin bayrağını dalgalandırıyor. Biz o dönemde yola çıktığımızda ülke algısı, sektör algısını aşabilmek bir Türk markası olarak çok zordu. Dünya devlerinin arasında kendinizi pozisyonlayabilmek çok zordu.

Ancak hiçbir zaman vazgeçmedik ve çok büyük mücadeleler verdik. Bu işten vazgeçme konusunda bizim için herhangi bir faktör yoktu. Bugün artık imparatorluk demek biraz fazla olur ama güç dengeleri içinde kendimizi doğru pozisyonladık ve gerçekten doğru işler yaptığımızı söyleyebilirim. Kolay değil.

Belki 15-20 yıl önce dünyanın herhangi bir ülkesinde mağaza açmak hedefimizdi ama bugün seçtiğimiz ülke pazarıyla ilgili çok araştırma yapıyoruz ve artık pazar lideri olmak ya da ilk 3 markadan birisi olmak için o pazara giriyoruz. Çok somut gelişmelerimiz var. İtalya’da markamızın bu kadar ilgi görmesi çok güzel. İspanya’da da çok etkiliyiz. El Cortes dediğimiz zaman dünyanın en önemli departmanlarından birisi. Orada bir Türk markası olarak 8 noktada varız. Dünyanın birçok ülkesinden bayilik ve işbirliği teklifleri alıyoruz. Bunlar çok değerli. Yaptığınız işin profesyonelleri sizi takdir ediyorsa, doğru işler yapıyorsunuz demektir.

Metaverse’de hem koleksiyon hem de proje yapan ilk tekstil markasıyız

Hiçbir zaman yerimizde durmuyoruz. Ailenin gençleriyle çalışıyoruz ve onlar da çok güzel şeyler yapıyorlar. Artık Dijital dönüşüm konusunda, firmalar kendini yenileme konusunda ne kadar hızlı olurlarsa o kadar başarılı oluyorlar. Türkiye’de Metaverse’de hem koleksiyon hem de proje yapan ilk marka biziz. Bununla ilgili önümüzdeki dönemlerde önemli sürprizlerimiz olacak. NFT ve token alışverişleriyle ilgili çalışmalarımız hızlı şekilde devam ediyor. Online marketlerde ve dijital ticarette ayrı bir şirketimiz var ve o da çok başarılı gidiyor. Her şeyden önce şunu gözlemliyorum, yaptığınız işi sevdiğiniz ve müşteriyle empati kurduğunuz zaman başarılı oluyorsunuz. Biz hiçbir zaman kendi giymediğimiz şeyi müşteriye satmadık. Hep şunu düşündük, önce iyi şeyler yapalım. Hiçbir zaman kısa vadede çok para kazanma amacımız olmadı. Markalarımız tasarımla, inovasyonla ve kaliteyle anılsın istedik. Sadece mağazalarımızla değil, üretimde de çok güçlüyüz. Dünya standardında üretim yapan herhalde ülkemizdeki tek markayız.

Üretim noktalarınız nerede ve ne büyükte?

Giresun’da 2 fabrikamız var ve 3. fabrikanın yatırımıyla ilgili karar aldık, Şu anda ceket fabrikamızdaki standart dünyanın en iyi ilk 3’ü arasında. O standarda ulaşmak, yatırım konusunda makine ve teçhizat ile kaliteli iş gücü çok önemli. Biz bunu oluşturmuş durumdayız. Ceket pantolon ve gömlek fabrikalarımızın yanı sıra sadece bünyemizde çalışan kişi sayısı 3 bine yakın. Ama bunun dışında üreticilerimiz ve tedarikçilerimizle birlikte bu sayının 8 bine yakın olduğunu söyleyebilirim.

Fabrikalarımızda günde 1100 takım elbise ve 4 bin 500 gömlek üretiliyor. Şu anda 5 kıtada varız. Özellikle dokunulmayan pazarlar şeklinde bir değerlendirme vardır. Orta Asya mesela çok fazla düşünülen pazarlar değildi. Bugün Moğolistan’da bile mağaza açıyoruz. Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan gibi Türki cumhuriyetlerde olmak tamam ama bugün Avustralya gibi dokunulmayan pazarlarda olmak bizim için çok önemli. Mesela bir sürprizimiz daha var. Ekvador, Şili, Paraguay gibi Güney Amerika ülkelerinde de çok yakın zamanda bayrağımız dalgalanacak.

Avrupa, İngiltere gibi pazarları konuşuyoruz ama Afrika yükselen bir pazar. Geçenlerde Nairobi’de bir mağazamız açılırken, Dubai’de ve Polonya’da da birer mağazamız açıldı. Afrika’da 7-8 mağazamız oldu. Güney Afrika’da da çok güçlüyüz. Bunların hepsi bir network. Milano, İtalya ve Avrupa’nın podyumu. Moskova, Rusya ve Türki devletlerin podyumu. Dubai, Körfez ülkelerinin podyumu gibi.

Biz bunların hepsinde varız ama en iyi lokasyonlarda varız. Var olmak başka, en iyi lokasyonlarda olmak başka. En iyi lokasyonların etki alanı var. Bu etki alanında potansiyel müşteriler de sizin markanızı ve konseptinizi görünce inanılmaz bir ilgi gösteriyorlar.

Mevcut durumda 2020 ve 2021 kolay geçmedi. Ama bunları hasarsız atlatmak çok önemliydi. Bu süreci hasarsız atlatan markaların ve firmaların önünün açık olacağını biliyorduk. Dünyadaki rakiplerimiz yorgun düştü. Onların boşluklarını çok iyi dolduracağımızı biliyoruz.

Krizler, salgın hastalık, şu anda devam eden Ukrayna-Rusya savaşı var. Bu dönemleri nasıl atlattınız?

Bu işlerde dengeli olmak ve nakit akışını iyi yönetmek son derece önemli. Böyle durumlar tecrübe ve birikim istiyor. En önemlisi de panik yapmamak. Kenara çekilerek bir şekilde doğru kararlar almak ve bu kararları ekiple paylaşmak önemli. Ekibinizin de sizinle aynı duyguları hissetmesi çok önemli. Bu konuda çok avantajlı bir firmayız. Ekibimiz kendisini bu işin sahibi olarak görüyor ve bu çok önemli. Biz birlikte başarıyoruz. Ülke olarak da birçok şeyi yapacak duruma geldik ve global rekabeti öğrendik.

Türk markalarının etkisi dünyada artıyor ve daha da artacak. O yüzden de bunların avantaj olduğunu düşünüyorum. 20 sene önce ihracat yaptığınızda, ihracatta deneyimli insan bulmak mümkün değildi. Ama bugün inanılmaz bir insan kaynağımız var. Bizim kendi içimizde yapmamız gereken de, bu insan kaynağını iyi kullanmak ve doğru pozisyonlamak.

RÖPORTAJIN DEVAMI VE DERGİMİZİ ONLINE OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

İlgili Mesajlar

1 of 179