ManşetRÖPORTAJLARSAĞLIK

Prof. Dr. Demir Budak, sağlık sektöründeki teknolojik gelişmeleri ve hekimlik mesleğinin gerekliliklerini Quality’e anlattı

Tıp bir bilim dalı, hekimlik sanatkarlıktır

 

Teknolojik imkanları, robotik cerrahiyi tabii ki kullanacağız ama teknisyen olmayalım, hekim olalım.

Teknoloji, özellikle tıp alanında son elli yılda dev adımlarla ilerledi. Bugün birçok işlem robotik cihazlarla gerçekleştiriliyor. Ameliyathanelerde artık robotlar iş başında. Ama hiçbiri içinde‘insan sevgisini’barındıran hekimliğin yerini alamıyor, hekimliğin şefkati ve sıcaklığı yok. Ülkemizin en değerli cerrahlarından, gerçek bir hekim, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Demir Budak ile kıymetli deneyimlerini konuştuk.

Günümüzde artık robotik cerrahiden bahsediliyor. Doktorların yerini robotlar alıyor. Ama bizim coğrafyamızda, bir de insani özelliklerin öne çıktığı “hekim” terimi var ki, bu insana hep güven veriyor.

Tıp insan hayatıyla beraber başlamış bir bilimdir. Yani doğaya ilk adımını atan insanın, ayağına batan bir kıymıktan, kafasına gelen bir taştan, bir yaralanmadan sonra ay diye bağırması, hekimliği çağıran ilk çağrıdır. Yaralananın yardımına gelen kişinin yaralı bölgeyi otlarla, yapraklarla sarmalaması bir tıbbi uygulamadır. Tıbbın ilk uygulamaları insanlık tarihi kadar eskidir.

Ancak ben doktorluk ile hekimliği ayrı tutarım. Bugün pek çok bilim dalında isminizin başına doktor yazdırabilirsiniz. Buna tıp bilimi de dahildir. Oysa tıbbın öncüsü Hipokrat, hekim için ‘Tanrının yeryüzündeki eli’ demiş ve yüceltmiştir. Başka hiçbir meslekte böyle bir iltifat yok, bir parça inancı olan bir insan bu kelimedeki yakıştırmanın anlamını bilir. Hekimlik ulvi, kutsal bir meslektir.

Teknoloji ilerledikçe, bir yandan da aslında ona tezat ‘soft skills’ denilen ‘yumuşak beceriler’ değer kazanıyor. Bunlar iletişim ve diyalog gibi insanın fıtratında olan beceriler. İyi bir hekimde bunlar nasıl olmalı?

Bugün oturduğumuz yerden, kilometrelerce ötedeki bir hastayı ameliyat edebiliyoruz. Bu tabii teknolojik bir başarıdır. Bu olmalı ve olacak da. Ancak hastanızın elini tutamıyor, merhaba Ayşe Hanım, günaydın Ali Bey, bugün ne kadar iyi gördüm sizi, dünden çok daha iyisiniz gibi onu motive edecek şeyleri söyleyemiyorsanız bu önemli bir eksikliktir.

Koşturmacalar ve kargaşa içinde hastanıza yeterli zamanı ayıramamanın mazereti olmamalıdır. Teknoloji sizi bunu lüzumsuz görmeye yönlendiriyor. İşte en tehlikeli gördüğüm şey bu. Hekim yakın ilgisini ve şefkat dolu elini hastasının üzerinden eksik etmemelidir. Teknolojik imkanları tabii ki kullanacağız ama teknisyen olmayalım, hekim olalım. Tıp bir bilim dalı, hekimlik sanattır, sanatkarlıktır.

İnsan bir mesleği çoğu zaman, gördüğü güzel bir örnekten dolayı seçiyor. Erzurum doğumlusunuz. Burada sizi çok etkileyen Dr. Nazif Bey varmış. Küçük bir çocuk olarak, sizi en çok hangi özellikleri etkisi altına aldı?

Bu benim yetiştiğim yer, Erzurum’a 35 km mesafede, şimdiki ismi Pasinler. O zamanlar Hasankale dediğimiz küçük bir kasaba. Bir ucunda sağlık ocağı, bir ucunda da Dr. Nazif Bey’in evi vardı. Nazif Bey evinden çıkıp, sağlık ocağına gitmek için o caddeyi geçerken, sakalı göbeğine kadar inen ve dükkanlarının önünde oturmakta olan Hasankaleliler ayağa kalkar, ona doktor bey diye eğilerek selam verirlerdi. Gösterilen bu saygı beni hep çok etkilemiştir. O zamanlar ilkokuldaydım. Nasıl bir saygınlık bu derdim kendi kendime…

Babam avukat, o geçiyor, kimse ayağa kalkmıyor. Savcı, hakim, jandarma komutanı, hatta kaymakam geçiyor. Bütün bunlar önemli figürler kasaba için ama doktor geçtiği zaman bütün mahalle, cadde ona saygı duruşunda bulunuyor. Bu benim doktorluk mesleğine duyduğum hayranlığımın başlangıcıdır.

Yapılan bir araştırmaya göre “Çocuklukta oynanan oyunlar, hobiler cerrahlık yeteneklerini etkiliyormuş.” Katılıyor musunuz ve çocukluğunuzda, mesleki becerinize katkıda bulunan oyunlarınız olmuş mudur?

Benim çocukluğumdan beri gelen bir merakım oldu, o da tesbih. Bugün dahi, sembolik küçük bir tesbih elimdedir, hep taşırım yanımda. Bunu imkân buldukça, cebimden çıkartmadan, oynadığım zamanları da hatırlarım. Bu bir beceri vermiştir bana, cerrahlıkta parmaklarım için yararlı bir etkisi olmuştur, şüphe yok. Çocukluğunda kibrit kutusunu kalıp olarak kullanıp, buraya döktüğü çamurdan tuğlalarla evler yapan ve büyüdüğünde çok önemli mimarlar olan birçok dostlarım da var. Onların da becerisi oydu. Ama katılıyorum, yapılan küçük hareketlerin, uğraşların el becerisine katkısı muhakkak.

İlk hekimlik yıllarınızda, İstanbul’da belki bir elin parmağı kadar hastane varmış. O günlerin çalışma temposu nasıldı? Bunun size nasıl bir katkısı oldu?

İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Cerrahi Kliniği’nde yeni mezun bir doktor olarak çalıştığım dönem, biz gün aşırı nöbet tutardık. O zaman Çapa klinikleri, İstanbul’un en popüler klinikleriydi. Cerrahpaşa daha içeride olduğu için, trafik yönünden ulaşım Çapa’ya doğru akardı; karşıda Haydarpaşa Numune, yukarıda da Taksim İlkyardım vardı. İstanbul nüfusu herhalde 1,5-2 milyon civarındaydı. Normal mesaiden sonra, sabahlara kadar yüzlerce hasta bakar, ekip olarak yirminin üzerinde ameliyat yapardık.

Bu bizi çok ezdi ama aynı zamanda çok iyi yetiştirdi. Üniversiteden sonra, doçent olmak için üniversite tarafından İngiltere’ye gönderildiğimde, Londra’nın en büyük eğitim hastanesi olan Hammersmith Postgraduate Medical School’da özgeçmişimle ilgili bilgilere inanamadılar. İki defa üniversiteye sordular, bu kadar ameliyat yaptığı gerçek mi diye. Rahmetli hocam Prof. Dr. Halit Ziya Konuralp’ın onlara yazdığı bir mektup var; “Ben size başarılı bir adayımızı gönderdim, onun her şeyine kefilim.” diyor. Bu mektubu, bugün onur belgesi olarak saklıyorum.

 

BU MUHTEŞEM RÖPORTAJIN DEVAMI VE ÇOK DAHA FAZLASI İÇİN TIKLAYIN

İlgili Mesajlar

1 of 1.548